1.
Kısaca sizi tanıyabilir miyiz? Ankara Ünv. Tıp Fakültesinden 2001 yılında mezun oldum . İç hastalıkları ihtisasımı Haseki Eğitim ve Araştırma Hastanesi ve Endokrinoloji ihtisasımı Ankara Atatürk Eğitim ve Araştırma Hastanesinde tamamladım. Ankara Gülhane Askeri Tıp Akademisi Endokrinoloji bölümünde askeri görevimi tamamladım. 3 yıldır Medicana Beylikdüzü Hastanesinde çalışmalarıma devam etmekteyim. İlgi alanlarım tiroid hastalıkları, şeker hastalığı, obezite, böbreküstü bezi hastalıkları, hipofiz hastalıkları ve tiroid ince iğne aspirasyon biyopsisidir.
Kısaca sizi tanıyabilir miyiz? Ankara Ünv. Tıp Fakültesinden 2001 yılında mezun oldum . İç hastalıkları ihtisasımı Haseki Eğitim ve Araştırma Hastanesi ve Endokrinoloji ihtisasımı Ankara Atatürk Eğitim ve Araştırma Hastanesinde tamamladım. Ankara Gülhane Askeri Tıp Akademisi Endokrinoloji bölümünde askeri görevimi tamamladım. 3 yıldır Medicana Beylikdüzü Hastanesinde çalışmalarıma devam etmekteyim. İlgi alanlarım tiroid hastalıkları, şeker hastalığı, obezite, böbreküstü bezi hastalıkları, hipofiz hastalıkları ve tiroid ince iğne aspirasyon biyopsisidir.
2. Vücutta aşk nasıl başlar? Beyinde mi kalpte
mi? Aşk aslında kalbin çarptığına beynin onay vermesidir. Olayı fizyolojik
olarak ele aldığımızda insanın aşık olması için ilk uyaran görsel uyarandır.
Aşık olunan insanın görüntüsü fiziksel özelikleri beyinde bazı aşk devrelerini
harekete geçirir. Sonrasında “feromonlar” denilen koku sinyalleri sayesinde
kendimize biyolojik olarak en uygun eşi seçmeye çalışırız. Ter bezlerinden
salgılanan koku molekülleri olarak tanımlayabileceğimiz feromonlar, eş
adaylarına genetik yapımız ve olası biyolojik uyumumuz hakkında bilinçaltının
seçim yapmasını sağlar. Daha sonra beyin devreye giriyor. Beyinden çok sayıda
nörokimyasallar ve hormonlar aşkı pekiştirebiliyor.
3. Aşık beyinde neler oluyor? Aşkın kimyasalları
neler? Bu kimyasallara hormon diyebilir miyiz? Aşık olunması durumunda kişi;
dopamin, serotonin ve noradrenalin gibi hormonların aktif ve dengeli şekilde
salgılanmasıyla, bedensel ve zihinsel anlamda farklı bir deneyime adım atıyor.
Aşkın kalıcı hale gelmesini sevgi ve bağlılık hormonu oksitosin sağlıyor. Aşk
hissi zihni işgal ettiğinde beynin
çalışma sistemi değişebiliyor. Beyin tarama (MRI) sırasında deneklerin aşık
oldukları kişilerin fotoğraflarını gördükleri yahut onlarla ilgili düşündükleri
sırada hareketi artan beyin bölgeleri insula bölgesinin iç kısımları (medial insula), singüler korteksin
ön bölümü , hippokampus, bazal gangliyonlara ait stiratum bölgesinin bazı
bölümleri, Akkumbens çekirdeği (nuc. Accumbence) değişkilikler meydana gelir. Aşık oldukları insanların fotoğraflarını
gören kişilerin beyinlerinde diğer kişilerin fotoğraflarının gösterildiği
durumlardan farklı olarak harekete geçen bölgeler oluşuyor. Bu bölgelerden bir
kısmı beynimizin “korteks” dediğimiz kabuk bölümüne aittir ve aşkın istemli
davranışlarımız üzerine olan etkilerinden bu bölgeler sorumludur. Aşık olunan
kişiden başka bir şey düşünememe, her olay ve düşünceyi olabildiğince mantıksız
bir şekilde ilişkilendirme, yemeden içmeden kesilme, sürekli bir heyecan ve içi
içine sığmama hali (öfori) ve aşka dair diğer bildiğimiz hallerden işte bu
bölgelerin aşırı faaliyetleri sorumludur. Stiratum ve akkumbens çekirdeği ise
beyin yarım kürelerimizin iç kısmında yer alan bilinç dışı (korteks altı) sistemlere
aittir. Bu bölgeler, aynı zamanda madde bağımlılığı gibi kişinin kontrolünü ele
geçiren diğer durumlarda da aktifleşen ve aktif hale geldiklerinde kişiye
“ödüllendirilmişlik” duygusu veren “ödül sistemi”nin en önemli parçalarıdır.
Aşık olma durumunda, aşık olunan kişi ve o kişiyle ilgili hemen her şeyin
sürekli zihni işgal etmesi ve zihnin her vesile ile aşık olunan kişi ile
uğraşması ve gittikçe onu daha fazla
düşünmeye başlar.
4.
Aşk
zincirleme bir reaksiyon diyebilirsek vücutta hormon salgılayan diğer hormon
bezlerini de etkiliyor mu? Aşık
insanlarda testosteron, androjen,
östrojen, progesteron gibi seks hormonların düzeyini olumlu etkiler. Bu
hormonlar olayın cinsel yönü ve üremeyle ilgili kısmını ve cinsel çekimi daha
çok ilgilendiriyor. Aşık insanlarda artan
bazı nörokimyasal veya hormonlar aşkı güçlendiriyor. Bu maddelerin en
bilinenlerin başında dopamin maddesinin artışı geliyor. Dopamin, ödüllendirilme
merkezlerinin kullandığı bir kimyasal iletişim aracıdır ve bu sistemi uyaran
her türlü hissi durum gibi aşk da dopamin düzeylerini artırır. Aynen madde
bağımlılarında olduğu gibi dopaminin artışı insanın zihnini gittikçe
şiddetlenen bir şekilde aşık olduğu kişiye bağlar ve ona bağımlı hale
getirir. Bir diğer madde, tokluk, ruh durumunun düzenliliği ve mutluluk
düzeyimizle yakından ilgili olan serotonin (5-hidroksi triptamin) adlı
kimyasal maddedir. Serotonin, aşkın ilk safhalarında seviyesi belirgin şekilde
azalan bir maddedir. Normalde serotonin azlığı insanlarda depresyona eğilimi artırır
ve depresyonun en yaygın tedavi yöntemlerinde biri de serotonin seviyesini
arttıran ilaçlardır. Aşık bir beyinde azalan seratonin aşık olunan kişiyle bir araya
gelerek tamamlanmak üzere kişinin bütün zihinsel ve fiziksel mesaisini aşık
olduğu kişiye yöneltir. Özellikle taze aşıklarda miktarının arttığını
bildiğimiz bir başka madde ise sinir gelişim faktörü olarak bilinen NGF (neuro
growth factor) adlı maddedir. Bu maddenin romantik duyguların ortaya çıkmasında
çok önemli bir aracı olduğu konusunda geniş bir görüş birliği mevcut. NGF
normal bir beyinde sinir gelişimini uyaran ve sinir sisteminin arızalarının
giderilmesini kolaylaştıran etkilere de sahiptir. Bir insan aşık
olduğunda onu maşukuna bağlayan çok kuvvetli hisler yaşadığını; ondan bir an
bile ayrı kalmak istemediğini biliriz. İnsanlar arasında bağlılığı sağlayan en
önemli hormonlardan biri beynimizin hipotalamus bölgesinden salgılanan
oksitosin adlı hormondur. Oksitosinin en bilinen özelliği cinsel birleşme
sonrasında, doğumda ve doğum sonrası annenin süt salgılamasında çok önemli
fizyolojik roller üstlendiğidir. Ama oksitosinin etkileri sadece bununla
sınırlı değil, annenin bebeğine olan düşkünlüğünün büyük oranda oksitosine
bağlı olduğunu, oksitosin eksikliğinde bu duyguların doğru dürüst yaşanamadığını
da biliyoruz. İşte aşk söz konusu olduğunda oksitosin hormonunun salgılanma
miktarının artışı da o yüzden bizleri şaşırtmamalı. Gerçekten de aşık beyinde
oksitosin normal bir beyinden çok daha fazla salınarak kişinin maşukuna başlanmasını
sağlayan en önemli kimyasal altyapıyı oluşturuyor. Yaygın olarak bilinen
fizyolojik işlevi açısından “vücuttan idrarla atılacak olan su miktarını
kontrol eden” vazopressin (diğer adıyla anti-diüretik hormon; ADH) hormonu,
aşık beyinden fazla salgılanan bir diğer madde. Vazopressin sadece idrarla
ilgili işler görmüyor, özellikle erkeklerde saldırganlık davranışıyla doğrudan
bir ilişkisi var. Saldırganlık sergileyen hayvanlarda vazopressin miktarının
arttığını biliyoruz. Muhtemelen aşık bir beyinden fazlaca salgılanan vazopressin
“aşkı için her şeyi yapmayı göze alan” aşıkları ortaya çıkaran önemli kimyasal
sinyallerden biri.
5. Terlemek vücudun aşkı ilk anda tehlike olarak
mı algıladığını gösterir?
Tehlike
olarak algıladığını göstermez aşk sırasında artan adrenalin ve nöradrenalin hormonlarının etkileri bunlar. Bu
hormonlar vücudun sempatik sinirsistemi adı verilen sistemlerden salgılanan
önemli kimyasal maddeler. Noradrenalinin temel işlevi beyni ve vücudu gerçekleşecek eylemlere
hazırlamaktır. Uykuda en düşük seviyelerde bulunurken, uyanma esnasında
yükselir. Tehlikeli ve stresli durumlarda ise noradrenalinin kandaki miktarı
çok daha artar. Özellikle savaş ya da kaç tepkisinin gerçekleştirilmesinde adrenalinle birlikte
en önemli görevlerden birini üstlenir. Noradrenalin beyinde uyarılmayı, tetikte
olmayı, uyanıklığı artırır; bellek oluşumunu,
bilgileri geri çağırmayı ve odaklanmayı tetikler. Vücudun geri kalanında ise
kalp atışlarını hızlandırır,terleme ve çarpıntı yapar, kan basıncını artırır, kan şekerini yükseltir
ve iskelet kaslarına daha fazla kan gitmesini sağlar.
6-Aşk bağımlılık yapar mı, aşık olma
bağımlılığı var mıdır? Aşk insanları güzelleştiriyor. Aşk esnasında
salgılanan hormonlar cilde parlaklık, gözlere canlılık ve kişiye pozitif yaşam
enerjisi veriyor. Karşılıklı aşkta özgüven ve ego artıyor bu durumlardan dolayı
kişi kendini hiç olmadığı kadar güçlü hissediyor. Aşık olmanın getirdiği ruh hali ve psikoloji
üzerinde yaptığı olumlu veya olumsuz değişiklikler kişide psikolojik bağımlılık
yapabiliyor. Normal aşkın ötesinde
geçen aşk bağımlılığın da kişi âşık olduğu insanı hayatının merkezine koyar ve
karşı tarafla o kadar ilgilidirler ki kendindeki bağımlılığın farkında
değildirler. Karşı taraftan gördükleri en ufak olumsuz bir tepki bile hayati
önem taşıyan bir konu haline gelir. Tıpkı madde bağımlılarında olduğu gibi aşk
bağımlıları sevdikleri insanla birlikteyken tüm sıkıntılarını unuturlar. Çünkü
bu kişiler için kafa yapıcı madde âşık oldukları insandır. Aşk bağımlısı bir
süre sonra sosyal çevresine ayak uyduramaz, iş hayatında verimi düşer,
sorumluluklarını yerine getiremez hatta intihar girişimi gibi yaklaşımlarda
bulunabilir. Bağımlı âşık terk edildiğinde yaşam onun için bomboş ve anlamsız
gelir. Aşk bağımlıları ayrılık sonrasında dışarı çıkmak istemez, bağımlı olduğu
kişi olmadan yaptığı hiçbir şeyin anlamı yoktur. Bu kişiler ilişki bittikten
sonra ayrıldıkları kişiye yakın olmak isterler. Eski sevgiliye ulaşmak için
ortak arkadaşlarla görüşmeye, sosyal medyadan takip ederek bilgi edinmeye
çalışırlar. Bir ilişkinin sona ermesini normal insanlar daha kolay
kabullenirken aşk bağımlıları için durum farklıdır. Aşk bağımlıları ayrılığı
hiçbir zaman kabullenemezler.
7-Aşık olan kişilerin birbirlerinin gözlerine
baktıklarında bir süre sonra kalp atışlarının senkronize olduğu söyleniyor,
doğruluk payı var mıdır? 2012 yılında Journal of Emotion adlı bilimsel dergide yayınlanan bir araştırmada,
birbirinin gözlerinin içine bakan partnerlerin kalp atış hızları gözlemlendi.
Çalışmada 32 heteroseksüel (karşı cinse ilgi duyan) çifte fiziksel hiç bir
bağlantı olmaksızın, birbirlerinin gözlerinin içine baktıklarında kalp
atışlarındaki değişimi ölçebilecek monitörler bağlandı. Deney sırasında iki
tarafın da nefes alışveriş ve kalp atış hızlarının birbirine uyum sağlamaya
başladığı ve sonrasında senkronize olduğu gözlemlendi. Deneyin bir sonraki
aşamasında katılımcılardan yabancı bireylerle göz kontağı kurmaları
istendiğinde, kalp ritminde ve nefes alış veriş hızında herhangi bir değişim
olmadığı görüldü.
8-Aşıkların zamanının yüzde 90 ı aşık oldukları kişiyi düşünmekle geçiriyor. O sırada vücutta nasıl bir kimyasal değişim yaşanıyor? Aşk, uyuşturucu bağımlılığı, obsesif-kompulsif bozukluklar ve diğer bilişsel sorunların meydana geldiği bölgelerdeki moleküllerin etkileşimi sonucunda meydana gelir. “Aşk kimyasalı” olarak bilinen Dopamin beyinde mutluluk hissi yaratmaya başlıyor. Yüksek miktarlardaki dopamin aynı zamanda noradrenalin denilen ve dikkati, kısa süreli hafızayı, hiperaktiviteyi, uykusuzluğu ve hedef amaçlı davranışları tetikliyor. Yani aşk evresindeki çiftlerin gözü birbirlerinden başka hiçbir şey görmüyor.Noradrenalin, adrenaline benzer bir kimyasal ve kalbin hızlı atışı ile heyecanı körüklüyor. İnsan vücudu sadece belli bir durum ortaya çıktığında bu kimyasalları salgılıyor ve erkeklerdeki miktar kadınlara göre çok daha fazla. Çünkü erkeklerin beyni daha çok görsel odaklı çalışıyor. Araştırmacılar aşık olan kişilerde serotonin miktarının azaldığını ve aynı zamanda diğerlerini değerlendirmemizi sağlayan sinirsel devrelerin de baskılandığını belirtti.
9.Aşık olunca nasıl hem çok mutlu, hem de çok mutsuz olabiliyoruz? Aşık insanlarda haz ve keyif veren endorfin hormonunun salgılanması kişiyi çok
mutlu eden durumlara yol açıyor. Aşık
olan kişinin terk edildiği zaman endorfinin düşmesi fiziksel ve ruhsal çöküntü hali yapabiliyor.
10-Peki, bu kadar yoğun duygular ve bu kadar
hormonu harekete geçiren aşk neden bir süre sonra bitiyor? Ya da aşk biter mi? İlişkinin başında çiftler birbirlerini tanımak için zaman ve
enerji harcarlar. Bir yandan karşılarındaki insanın onun için uygun olup
olmadığını anlamaya çalışırken bir yandan da kendilerini o kişiye beğendirmeyi
isterler. Bunun için birlikte vakit geçirir, sohbet eder, soru sorar, iltifat
veya hediyelerle birbirlerini iyi hissettirir, ortak aktiviteler yaratmaya
çalışır, fiziksel temas kurarlar. Tüm bunlar, diğerini tanımak ve bağlanmaya
karar vermek içindir. Bağlılık oluştuğunda ise, birbirini tanımaya ayrılan
zaman ve enerji azalır. Hayatın diğer alanları tekrar öne çıkar ve enerjinin
çoğunu alırlar. İlişkiyi korumanın, geliştirmenin ve kalıcı kılmanın en önemli
yollarından biri, fiziksel ve duygusal birlikteliğe ilişkinin başındaki gibi
zaman ayırmaktır. Ufak jestler, paylaşılan anlara önem vermek çiftlerin ilişki
tatminini önemli ölçüde etkiler. Sağlam ve kalıcı ilişkiler için, ilişkiye
bağlılık, saygı, güçlü iletişim, karşılıklı destek, karşılıklı arkadaşlık ve
sıcaklık, fiziksel ve duygusal yakınlık, romantizm ve sağlıklı bir cinsel yaşam
çok önemlidir. Paylaşım azalıp çiftler birbirilerine yeterli vakit
ayırmadıklarında veya beklentileri karşılanmadığında bitme noktasına gelebilir.
Aşk
tabi ki bitebilir ama ruh halinde yaptığı etkiler olumlu veya olumsuz olarak
tüm hayat boyu etkilerini sürdürür.
11-Genele
baktığımızda kendi tiplerinden çok sosyal becerileriyle uyumlu kişiler tercih
edilir sözünün doğruluğu var mıdır? Sosyal beceri bireyin başkalarıyla başarılı
bir şekilde etkileşimde bulunmasına
olanak sağlayan davranışlardır.Bu davranışları
gösterecek kişi, kişiler arası durumlarda çevrelerinden pekiştirme elde eder veya halihazır
pekiştirmeleri sürdürür. Sosyal beceriler davranış şeklinde
ortaya çıkalar; kişiler arsı bir nitelik arz
eder; çevredeki kişiler tarafından
beğenilen davranışladır.; iletişim ve etkileşimi sürdürmeye yöneliktirler,
tekrarlanabilirler. Kişiler arası ilişkileri başlatma ,
sürdürme ve uygun uygun şekilde bitirme
becerileri sosyal beceri
kapsamında değerlendirilebilir. Dolayısıyla sosyal becerileri uyumlu kişilerin
birbirlerini anlayıp tercih etmeleri anlaşılır bir durumdur.
12-Birbirine
benzeyen aşıkların mı yoksa zıt kutuplar birbirini çeker yargısındaki gibi mi
aşk daha uzun süreli olur? İlişkide huzur arıyanlar için örtüşen
alışkanlıkların olması önemli ama ilişkide adrenalin isteyenler için zıt kutup
daha çekici olabilir. Evlilikte uyum son derece önemli bir mevzu. Ancak karakter
farklılığı gibi unsurlar uyum sağlama noktasında eşlerin önünde büyük bir engel
teşkil edebiliyor. Çiftler arasındaki farklılıklar tanışma süreci şeklinde de
tanımlanan evliliğin ilk zamanlarında daha çok eğlenceli ve ilgi çekici
gelmekte hatta bu, zıt kutupların birbirini çekmesi olarak yorumlanmaktadır.
Kimileri eşleriyle aralarındaki farkların evliliklerine renk kattığını da
düşünür Ama uzun vadede çiftler ortak noktalarda birleşemediğinde bu
farklılıklar çok sesliliğe, renkliliğe değil sonu olmayan inatlaşmalara kadar
gidebilir. Zamanla bu inatlaşmalar duygusal eksikliklere, anlaşmazlıklara,
karşılıklı çatışmalara ve daha birçok probleme dönüşerek evin içinde yerini
alır. Farklı karakterlerin birbirine çekimi her insanın kendinde olmayana
duyduğu cazibe alanı olabiliyor. Mesela çok dağınık biri düzenli birine
özenebiliyor ya da çok kırılgan biri güçlü birine ihtiyaç duyabiliyor. Bu duygu
mekanizması bizi, kendimizin tam zıddı olan birine bile yönlendirebiliyor.
13-Neden aşık kişi kıskanır? Bunu hormonal
olarak açıklayamayız. Ama kıskançlık,
aşırı sahiplenme ve aşırı aidiyet duygusudur . Kıskançlık insanın genetik bir özelliğidir. Kültürel
değerler, yetiştirilme tarzı ve çocukluk çağı anılarına göre kıskançlık
şiddetlenir veya hafifler. Kıskançlık sahiplenme ve birisine ait olma
arzularını tatmin edici bir özelliği olan bir duygudur. İnsan genetik
olarak birisine bağlanmaya, aynı zaman birisinin ona bağlanmasına ihtiyaç
duyar. Bu sayede ilişkideki çiftler arasındaki bağlanmayı daha çok
artırır. Bir anlamda ruhsal yapı için gereklidir. Bununla birlikte
kıskançlık, ilişkileri evliliği zorlayan
hatta bitmesine sebep olan tehlikeli bir hastalık haline de dönüşebilir. Az
miktarda ise sevgiyi besler, çok miktarda ise sevgiyi yok eder. Kısacası azı
karar, çoğu zarar.
14-Cinayete kadar giden aşka sebep olan bir
hormon var mı? Bilimsel olarak yok. Ama obsesif kompulsif ruh hali ve aşırı
kıskançlık tetikliyor olabilir.
15-Aşk
sadece bir kişiye mi hissedilir yani iki kişiye birden aşık olunabilir mi? Oksitosin hormonu tek eşliliği, sadakati, şefkati
temsil ederken, testosteron ise aksine çok eşliliği teşvik etmektedir.
Testosteron kadınlarda az erkeklerde çok olan bir hormondur. Bu hormon bir
erkekte ne kadar yüksekse, onun çapkın olma ihtimali de o kadar yüksektir. İnsan aynı anda birden fazla kişiyi sevebilir
ama tek bir kişiye âşık olur. Birçok kişiye duyduğumuz sevginin hiçbiri
diğerini geçersiz kılmaz. Örneğin, annemize olan sevgimiz babamızı daha az
sevmemiz ya da hiç sevmememiz anlamına gelmez. Buna karşılık, bir partnere
karşı duyulan aşırı sevgi ve bağlılık duygusu olarak bilinen aşk, iki kişi
arasında yalıtılmış bir duygudur, ikinin birleşerek tek olma durumudur, üçüncü
kişinin varlığı diğer ikisi arasındaki aşkı yok eder, geçersiz kılar. İnsan
birçok kez âşık olabilir ama bu aynı anda olmaz. Yani aynı anda iki kişiye âşık
olmak aşk duygusunun doğası gereği olası değildir, aynı anda birden çok kişiye
duyulan şey sevgidir.
16-Peki, o kadar kişi arasından
neden o kişi? İki kişi arasında gerçekleşen etkileşimin asıl kaynağı ne? Bu durum
hormonlardan çok karşı cinsin bilinç ve bilinçaltına yaptığı etkiye bağlı.
Etkileşim sonrası hormonların salınımı başlıyor. Bilinçaltında bulunan kusursuz arkadaş özelliklerine uygun
biriyle karşılaştığımızda aşkın ilk kıvılcımıyla birlikte kimyası da işin içine
giriyor. Uyarılan beyin ile aşkın ilk fazı olan büyüleyici fazda feniletilamin,
dopamin ve norepinefrin salgılıyor.Feniletilamin, aşkın molekülü olarak
tanımlanıyor. İlk görüşte aşktan sorumlu kimyasal. Görsel uyanlar salınımını
arttırıyor. Aşkta ortaya çıkan gözbebeklerinin büyümesi, karında kan
çekilmesine bağlı kramp tarzı duygu, dudaklarda ve cinsel organlarda
kanlanmanın artması gibi etkilere neden oluyor.Aşk gülücüklerinin nedeni ve bulutlar
üzerinde yürüyor gibi hissetmemizin kimyasalı.Cazibe, heyecan ve herşeyin iyi
olduğu duygusunda rol oynar. Romantik filmler seyretmek feniletilamin
düzeylerini yükseltiyor. Belki de insanların ilk aşklarını hep hatırlıyor
olmalarının sebebi, bu kimyasalın salınımının en yüksek olduğu an olabilir ve
böylece bu beynimize kazınıyor olabilir. Dopamin; beynin “ödül kimyasalı”
olarak da bilinir. Aşık olunan kişiye karşı ilgi ve dikkatin artmasına neden
olur. Dünyamız o kişi üzerine odaklanır.İlk aşkın başlamasında;
hiperaktivite,kısa süreli hafıza, uykusuzluk,konuşkan, coşkulu, öforik ve seksi
olma,gıda alımının azalması, dopamin etkilerine bağlanıyor.Aşık olduğumuz
kişiyi düşündüğümüzde salınımı artar.
17-Hangi hormonu hangi besinler ile
arttırabiliriz? Aşk ve cinsel gücü artıran bazı besinler var. Çikolata, muz,
vanilya, kuşkonmaz, kırmızı şarap, çilek, bal ve zencefil bunlardan bazıları. Östrojen hormonu beslenme alışkanlıkları ile
yakından alakalı bir durumdur. Organik ve taze yiyecekler bu hormonun seviyesinin
düzenlenmesine yardımcı olur. Lifli bitkiler ve yağsız proteinler ile de
seviyeyi arttırmak mümkündür. Östrojenin azalığı konusunda yakınıyorsanız
kesinlikle soya tüketmeli ve soya sütü içmelisiniz. Soya ürünleri arttırma
konusunda oldukça faydalıdır. Oksitosin hormonunu artıran besinlerin başında acı biber gelir. Lif içeren besinler vücut sağlığımız,
bağırsakların düzgün çalışabilmesi ve oksitosin hormon salgısında büyük rol
oynar. Hormon salgısında protein içeren besinler büyük faktördür. Örneğin;
kırmızı et, balık, yumurta, deniz ürünleri, süt ve süt ürünleri
tüketebilirsiniz. Testosteronu artıran yiyeceklerin başında kırmızı et,
kuşkonmaz, bal, brokoli, nar, ananas gelir.
Teşekkürler…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder